Sahilkent – Hasyurt – Kumluca

Paftadaki Likya yolunun tamamı, denize paralel olarak kumsal üzerinde ilerler. İstenirse, Lkya patikasında ayrılarak , umluca ilçe merkezine giden karayolu takip edilir ve Arkeolojik Rhodiapolis ve Korydalla yerleşimleri ziyaret edilebilir.

CORYDALLA

Hacıveliler Köyünde bulunan Corydalla, iki tepe ve eteklerine yayılmıştır. Corydalla, Gagai ve Rhodiapolis ile birlikte Likya Birliğinde temsil edilmiş, bu üçlü birliğin en büyük kenti olmadığı halde liderliğini üstlenmiştir.

Kentte 19. Yy. sonu, 20. Yy. başında bazı tespit edilen tiyatro gibi kalıntılardan birçoğu günümüze kadar ulaşamamıştır. Corydalla da, bugün göze çarpan belli başlı eserler hamam, suyolu ile iki Büyük ve Küçük Asar Tepeler üzerinde bulunan sarnıçlar, kaya mezarları, özenle yapılmış bir duvar işçiliği gösteren büyük mozaikli bir yapıdır.

Corydalla, kalıntılarından çok, 1963 yılında yapılan kaçak kazı sonrası çıkartılan ve bir kısmı yurtdışına kaçırılan, Bizans maden sanatında ayrı bir yeri olan definesi ile anılmaktadır.


RHODIAPOLIS

Kumluca/Sarıcasu Köyünün kuzeydoğu yönünde, Finike Ovasını çevreleyen dağlar kavisi üzerinde denizden yaklaşık 300 metre yükseklikte kurulmuş olan Rhodiapolis de yapılan arkeolojik kazılar kentin İ.Ö. 5. Yy. öncesine uzandığını göstermiştir. Antik kaynaklarda “Rhodia” olarak da geçen kentin yerel adının “Wedrei/Wedrenehi” olduğu Likçe yazıtlardan bilinmektedir.

Roma döneminde en zengin devrini yaşamış, Likya birliğine dahil olmuş ve adına para basılmış önemli bir birlik üyesidir. Roma dönemi özelliğini burada etkin olarak belirlemiş, imparator kültleri ve görkemli özel yapılar inşa edilmiş, imparatorlar adına ayinler düzenlenmiştir. Kent, Bizans döneminde de yaşamını sürdürmüş olup, birçok Bizans kalıntısı mevcuttur.

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6


Rhodiapolis’de dar ve zor arazide oldukça başarılı bir kent yaratılmıştır. Tiyatronun üst sıralarında oturan birisi, kent merkezindeki tüm kamu yapılarını bir arada görme şansına sahiptir.

Kentin dikkati en çok çeken özelliği, eğimli arazide yapılar için uygun düzlüklerin aynı zamanda su ihtiyacını karşılayan sarnıçlarla sağlanmasıdır. Su kaynaklarının yetersizliği kentin gelişememesindeki en önemli etkenlerden birisi olarak görülmektedir. Kentin su ihtiyacı büyük oranda sarnıçlardan karşılanmıştır. Sarnıçların içinde 1300 m3 kapasiteli olanı olsa da kapasite ortalama 600-700 m3′dür. Sarnıçların bir kısmı birbirine künklerle bağlanarak suyun bitmesi durumunda diğer sarnıçtan su temin edilmesi sağlanmıştır.

Kentte küçük taşlardan harçlı veya harçsız olarak inşa edilmiş, hala ayakta olan çok sayıdaki yapı bulunmaktadır. Kentin doğusunda eteklerdeki hamamdan yukarıya kent merkezine bağlanan ana cadde boyunca oluşturulan ara sokaklarla yapılara ulaşım sağlanmıştır.

Ana yolun başlangıcındaki Roma Hamamı geleneksel Likya Bölgesi hamam tipindedir. Yaklaşık 1100 m2′lik bir alanı kapsayan hamama Bizans döneminde müdahaleler yapılmıştır. Bu dönemde hamamın hemen hemen tüm bölümleri farklı kotlarda değişik amaçlar için kullanılmıştır.

Kentin en merkezi yapısı Agora’dır. Agora ve Stoa birlikte organize edilmiştir. Stoa zemini mozaik ile kaplıdır. İki katlı Stoanın karşısında Agora boyunca devam eden 3 basamaklı oturma sıraları meydanda çeşitli etkinliklerin yapıldığını göstermektedir. Agora ve Stoa 2. yy. başlarına tarihlendirilmektedir.

Tiyatro yaklaşık 1500 kişi kapasitelidir. Cavea’sı yamaca oturtulmuştur. Oturma basamaklarındaki oyuklardan Cavea’nın çadırlarla örtüldüğü anlaşılmaktadır. Sahne binasının üst kısmı yıkılmıştır. Helenistik dönem tiyatrosu, Roma döneminde revize edilmiştir.

Tüm Likya Bölgesinde özellikle 141 depreminden sonra kentlerin yeniden inşasına yardım eden, yıllık gelirinin bir kısmını Likya Birliğine bağışlayan, festivallere, yoksullara destek veren Opramoas Kumlucalı varlıklı bir ailenin üyesidir. Annesi Corydalla’lı; babası Rhodiapolis’lidir.

Tiyatronun sahne binasının arkasında ünlü Opramoas anıtı bulunmaktadır. Anıt ünlüdür çünkü yüzündeki yazıtlar, antik dünyanın ikinci en uzun Yunanca yazıtıdır. Opramoas’ın tüm yardımları, onurlandırmaların listesi, çeşitli devlet adamlarıyla yapılan mektup yazışmaları bu yazıtta yer almıştır. Tapınak 2. yy. Roma Dönemi tapınağıdır. Anıt 7.6×6.7 m boyutlarında olup, iyi işlenmiş kare bloklardan inşa edilmiş olup cepheden basamaklarla çıkılan bir podyuma sahiptir.

Mezarın güney ve batısı boyunca tiyatronun sahne binasına kadar Stoa uzanmaktadır. Stoa duvarı boyunca 8 adet niş yer almaktadır. Kazılarda Stoanın ortasında yaklaşık 5 metre çapında, Stoanın nitelikli mermerden mimari elemanları ve heykellerini kirece dönüştürmek amacıyla açılmış bir kireç ocağı ortaya çıkartılmıştır. Güneye doğru 63 m aşağıda, küçük taşlar ve harç ile yapılmış, halen 6 m yüksekliğe kadar korunmuş yapı Opramoas tarafından babası Apollonios ve annesi Aristokila’ya adanmıştır.

Tiyatronun üst kısmında batıya doğru, sadece apsisi koruna gelmiş bir kilise göze çarpmaktadır. İmparator Kült Salonu (Sebastion), Opramoas tarafından 2. yy. da yaptırılmıştır. İki katlıdır. Heykellerle donatılmış nişli alanların bulunduğu katı kent merkezine bakmaktadır. Heykellere ait nişler ve yazıtlı heykel altlıkları yerlerinde korunmuş, heykeller 1971 yılında Antalya Müzesine taşınmıştır.

Sebastion’un güneybatısında Kader Tanrıçası Fortuna’ya adanmış Tapınak, onun bitişiğinde de tıp adamı, şair Herakleitas tarafından 2. yy. da yaptırılmış Kütüphane bulunmaktadır. Herakleitas da Opramoas gibi Kumluca’nın ünlü, zengin ve yardımsever kişilerinden birisidir.

İmparator Kült Salonuna bitişik 2. yy. ait Herakleitas tarafından yaptırılan Asklepeion Yapısında (Tedavi Merkezi) gerçekleştirilen kazılar, hasta odaları olarak tasarlanan mekanların daha sonraki dönemlerde konut ve farklı amaçlar için kullanıldığını göstermiştir.

Fortuna tapınağı dışında Stoanın güney başında ve Akropolde iki tapınağın daha varlığı bilinmektedir.Kentin en erken Nekropol Alanı, kuzeydeki vadide yer alan Klasik dönem, Likçe yazıtları bulunan kaya mezarlarıdır. Kentin çevresindeki Roma dönemi nekropolleri daha çok tonozlu oda mezarlar ve lahitlerden oluşmaktadır.Doğu ve batı yamaçlarında Likya tipinde lahit grupları ve çevredeki kayalıklarda da bazıları sade, bazıları işlenmiş kaya mezarları yer alır; bu kaya mezarlarından birkaçında, Likya dilinde olan yazıtlar görülmektedir.